29 Mart 2008 Cumartesi

herkes nereye bakıyor..

biz mi nereye bakıyoruz..hiç sormayınn..
Bu fotoğraftan bende istiyorummm..niye yokum yaaa..
kankama çamur maskesi yapılırken..
saçlar süper güzel olmuş çok hoşuma gitti..
serapçım çok tatlı çıkmışsın..

amma sert bakmışşsın sevcan ama yakışmış..
gülşah ela gözlüm benim..
işte bakış budur..
ya çok güzel bir fotoğraf..
kendime yorum yapayım dicem ama sizden bekliyorum bunu..

ya selma ve bebeği maviler içinde nazar değmesin hiç sana..

26 Mart 2008 Çarşamba

arkadaşlar nasıl ?

oooooooo kediii:D
buda güzel:D
vallaha açıkçası güzel bir çalışma olumuş
bunu anlayamadım enteresan diğe ekledim:D

23 Mart 2008 Pazar

19 Mart 2008 Çarşamba

kankii

senin bebek kilomu alıyor ney resimden bana öyle geldi d

davetiye :D:D






bizim gelini zaten biliyor sunuz buda damat adayımız:D allah nasip ederde damada çekerse bebecikler uf diyorum varyaaa deli para yapar :D:D:D:D napolyon ne demiş many many many:D

bu arada damadımız kızımızdan yaşça büyük ama 2 gönül bir olunca samanlık seyaran olur derler ya işte öyle sevenleri ayrı tutmamalı :Ddamat aslen maceristan lı yani macar göçmeni :D:D:D
özlemişim bebecimi..kaç gündür bakıyorum bloğa yeni fotoğraf var mı diye.sınavınız var diye meşgulde etmek istemedim ama kocaman teşekkür ederimmmmm hocam size..

bebeğini özleyenler için...:)



15 Mart 2008 Cumartesi

10 Mart 2008 Pazartesi

:) ve :(

teşekkürler arkadaşlarım çiçeklerim benim; fırını boşalttığın için.yalnız süzgeçin kırılmamasına şaştım doğrusu nasıl sağlam kaldı hayret birşey..ilk defa yaptıklarımız patladı çatladı nazara mı geldik ne oldu böyle..benimkine bişey olmamasına sevindim ama ötekinlere de üzüldümmm..

Fırın Boşaldı !!! Siftahı Yaptık İlk Zahiyat Verdik

Bugün fırını boşalttım .Gülşah'ın peçetelik patlamış (önceden kırılmış üstüne bide patlamış).Bir kaç tane daha kırık dökük var. Serap ablamın sehpalarından biri çatlamış. Ezgi ablanın süzgeç hala sağlam :D Bütün kolileri aldım geldim (ne war ne yok hepsini aldım,gazeteleri bile:D:D) Yalnız ilk defa bu kadar kırık war herşey parça parça ... Bu arada bi tane daha peçetelik kırılmış ve YEGENimin bardağının sapı malesef kırılmış :-( acı ama gerçek...... Kendinize İyi Bakın Çiçekler Havadisler Kursta ;)

7 Mart 2008 Cuma

oyuncak tarihi

Antik Roma döneminde çocuk; çevresindekiler, ailesi ve bakıcısı için, oyuncaktan başka bir şey değildi. Erkek çocuk anlamına gelen ‘pupus’ sözcüğü (kız çocuk için pupa), Fransızca’da ‘oyuncak bebek’ anlamına gelen ‘poupée’nin de kökenidir.Hatta eski Romalılar, büyüklerin kullandığı oyuncakları ‘ludi maiores’ ve çocukların oynadığı oyuncaklarıa ‘ludi minores’ diye tanımlamayı tercih etmişlerdir.Platon’un da dediği gibi, çocukları altı yaşına gelinceye dek kendi tarzlarında oynamaya bırakmak en iyisiydi, böylece ileride edinecekleri mesleklere olan eğilimlerini gösterebiliyor ve bu konudaki ilk eğitimi oyun ve oyuncakları yoluyla alıyorlardı.Aristo ise, çocukların ellerine verilecek kaynana zırıltılarının, ebeveynlerinin kulaklarına hiç de iyi gelmeseler de, çocukların bir şeyleri kırmalarına engel olduğunu, çünkü çocukların bir an bile rahat durmadıklarını söylemiştir.Bununla birlikte top ve aşık kemiği gibi daha az ses çıkaran ve her zaman çok tutulan oyuncaklar da çocukların beceri ve hızlarını geliştirmede çok yararlı kabul ediliyordu.Küçük koşumlar veya at arabaları, günümüzdeki küçük elektrikli tren ve diğer araçların modelleri ile aynı ilkeye dayanarak yapılmışlardır. Antik dönem insanı için, bu tür küçük model halindeki araçlar, sadece oyunun değil, eğitimin de bir parçasıydılar.Hititlerden günümüze ulaşmış ve bugün Gaziantep Müzesi koleksiyonlarında yer alan beş bin yıllık bir oyuncak savaş arabası ya da bunun Troya kazılarında bulunan bir benzeri de çocuk mezarlarından çıkarılıyorlar bugün...Antik Yunan’da pişmiş topraktan yapılmış bebekler ise, gerçek dünyanın minyatür bir kopyasını temsil etmekteydiler. Hatta pişmiş topraktan, ağaçtan, kemikten ya da fildişinden yapılmış olup eklemlere de sahip bulunan bu bebeklerin, elbiselerini ve duruşlarını değiştirmek mümkündü.Bu açıdan bakıldığında, bu bebeklerin Antik dünyanın ‘Barbie bebekleri’ olduklarını söylemek de yanlış olmayacaktır!Bu tür bebeklerin kimilerinin gerçek bir gelin çeyizi, hatta minyatür mobilyaları bile vardı... İtalya’da yapılan çeşitli kazılarda, Roma İmparatorluğu’nun ilk üç yüzyılına ait geniş bir oyuncak bebek koleksiyonu bulunmuştur. Ama bugün biliyoruz ki, daha sonra, kuzeyden gelen yabancı kavimlerin istilaları ile, bu endüstri de kesintiye uğramıştır.Bu arada, şunu da vurgulamak gerekir ki; Mısır, Yunan ve Roma mezarlarında bulunan oyuncak bebeklerin asıl kimlikleri konusunda, günümüz arkeologları tereddüde düşebilmektedirler. Çünkü çocuklar için yapılan oyuncak figürlerinin, ölülerin ve tanrıların onurlarına yapıldıkları da bilinmektedir...Ortaçağ’da ise, çocuklar çalışmaya yönlendirilmeye başlandıklarından, durum değişir... Her ne kadar bu çağda çocuklara, genel olarak, 19. Yüzyıl’ın ‘Endüstri Devrimi’ sırasında olduğundan çok daha iyi davranılsa da, artık yeni eğlence araçları geliştirilmiyordu...Yine de 13. Yüzyıl’dan itibaren, soyluların çocukları için ayrılan lüks oyuncakların yanı sıra, popüler objeler de üretilip satılmaya başlanmıştı Ortaçağ’da... İlk olarak, belli tasarımlara göre yapılmış, çömlekçiler tarafından şekillendirilen pişmiş topraktan yemek takımları görüldü. Burada altını çizmeliyiz ki, bu yemek takımları, kız çocuklarından çok, erkek çocuklarına yönelikti! Çünkü biliyoruz ki, o dönemde aşçılık erkeklere özgü bir meslek idi.Bunun dışında, Ortaçağ oyuncakları arasında; küçük ölçekte rüzgâr değirmenleri, küçük askerler, minyatür at veya gemiler, tahta kılıçlar da yapılıyordu oyuncak olarak.“Eğer çocuk, oyun oynayarak gelecekte yapacağı mesleği öğrenirse, ileride çalışırken eğlenmesi de mümkün olabilir” diye düşünülüyordu. Arkeolojik kanıtların ve o dönemin belgelerinin ışığında, şunu da söyleyebiliriz ki, Ortaçağ’daki Batı toplumlarının yapısı, sanılandan çok daha fazla, oyunla ilgili idi...Bu çağın kızları ise, dikiş diker ve şarkı söylerlerdi. Beklenmedik bir şekilde bu dönemde satranç oyunun da çok yaygın olduğunu görmekteyiz; özellikle yedi yaşından itibaren, hem askerî strateji hem de saray görgüsünün bir parçası olarak oynamaya başladıkları satrançta; kızlara karşı oynadıklarında, erkek çocukların oyunu bilerek kaybetmeleri, saray görgüsünün bir parçasıydı...Ortaçağ’ın sonu ile Rönesans, çocukların ve yetişkinlerin dünyası arasında belirgin bir farkın oluşmasına neden oldu. Ama ne kadar ilginçtir ki, kilise, oyuncağın gelişiminİ desteklemekteydi! İtalya’da, Floransa’da ortaya çıkartılan dinsel özellikteki bebekler, dinsel inanışlar ile oyun adetleri arasındaki bağı, gayet iyi ortaya koymaktadır.16. Yüzyıl’a gelindiğinde, oyuncak bebekler, Avrupa ülkeleri edebiyatında da yerlerini aldılar; ama bu tür edebiyat yapıtlarını, ‘hoppalık’ ya da ‘havailik’ olarak görenler de yok değildi.17. Yüzyıl’da amaç, çocuğa toplum yaşamını öğretmek için pedagojik hedeflerle oyun oynatmak olmuştu. Özellikle Almanya’nın dağlık bölgelerinde; 16. Yüzyıl’dan itibaren, ağaçtan oyuncak üreten atölyeler ortaya çıkmıştı. Aslında bu atölyeler, çocuklar için çeşitli oyuncaklar yapmaya başlamadan önce, dinsel heykeller üretiyorlardı.Sırtlarında kaynana zırıltıları, topaçlar, yoyolar ve diğer oyuncaklar taşıyan gezgin satıcılar köy köy, kasaba kasaba dolaşmakta, şehirlerde bağırarak çocukların dikkatlerini çekmeye çalışmaktaydılar.İngiltere’den sonra bütün dünyada etkisini gösteren Endüstri Devrimi, önce tren, 19. Yüzyıl sonuna doğru da, otomobil gibi mekanik araçların gelişimi içinde, oyuncak dünyasına da yeni olanaklar sundu.Yapım sürelerinin azalması ve seri üretim, bu oyuncakların ticaretinin de fazlasıyla gelişmesini sağladı. Sadece oyuncak satan büyük mağazaların açılışı da, bu döneme, 1870 ile 1880 arasına denk gelmektedir.Erkek çocukların en sevdiği oyuncakların arasında artık, arkalarından bir iple çektikleri minyatür trenler de vardı. Tabiî ki bunların ardından raylar, daha gelişmiş lokomotifler de geldi.Ortaçağ’da suyun üzerinde yüzdürülen basit bir tahta parçası şeklindeki ‘oyuncak tekne’ de gelişti; çocukların hayal gücüne yer bırakmayacak kadar ayrıntılı ‘gemiler’ ortaya çıktı.Fransa, Almanya ve İngiltere’de; kurma anahtarları, dişli ve pervanelerin hareketini sağlayan yay sistemleri geliştirildi. Mekanik oyuncaklar çağı başladı. İlk minyatür otomobil modelleri ise, Amerika ve Avrupa’da 20. Yüzyıl başında ortaya çıktı. Giderek daha karmaşık bir hale gelen teknik süreçler sayesinde, daha 1904’ten itibaren en küçük ayrıntıya bile sadık kalan oyuncak otomobil modelleri yapılmaya başlandı.
oyuncak müzesi için tıklayın:http://www.nuveforum.net/171-nuve-muze/10604-oyuncak-muzesi/

yeni projenizin konusunu açıklıyorum; OYUNCAK

hayata gözlerini açan bir bebeğin çok kısa zaman içerisinde haşır neşir olmaya başlayacağı , renkli , eğlenceli ve binlerce çeşidi olan nesne , çocuk kandırgaçı ...arabalar , bebekler, trenler ve diğerleri ... kimi zaman basit ve ucuz kimi zaman çok karmaşık ve pahalı olabilen bu nesnelerin dünya üzerinde de hatırı sayılır bir ticaret hacmi vardır .
24.08.2007 17:16:31
oyun oynama fiilini yerine getirmeye yardım eden çocuk için oyunda birincil öneme sahip materyaldir.kelime anlamını da sıkıştırayım bir faydam olsun;türkçedir, oy kökünden oyun ve oyuncak türemiştir.oy kökünün anlamı "çukur"dur, ilk anlaşılmış oyun fiili bir sopa yardımı ile toprağa oyuk açmak anlamına gelir ve oyalanmak fiili de buradan türemiştir.kısaca eğlenmek, vakit geçirmek, eşelemek filleri oyun oynamak ile yer değiştirmiştir.oyuncak anlamında ilk kullanılan materyal "toprak"mış demekki:)
25.08.2007 11:51:45
oyuncak ; çalışmaktan vakti kalmayan ebeveynlerin çocuğun zırlamasını engellemekte kullandıkları , yığınla para döküp üstüne de çocukları hırçınlaştırdıkları objedir. nasıl mı? efenim oyun çocukların gelişiminde etkin bir role sahiptir. dolayısıyla oyuna malzeme edilen oyuncak da öyle. Ayrıca çocukların birikmiş enerjisini de alır. çocuk eline geçirdiği herhangi birşeyle "oynar" ne olduğunu , ne işe yaradığını , başka işe yarayıp yaramadığını keşfetmek için elinde kurcalar durur. bir kez işine yaradığını keşfettiğinde de favorisi olur :) her yaş için yeni keşifler illa ki mevcuttur çocuk oyuncak ettiği malzemeyle oynarken aslında hayatı tecrübe ederken bir diğer getirisi de enerjisinin fazlasını akıtabileceği bir yatak bulmuş olur. ha bütün bunları akıl süzgecinden geçirmeyip çocuğa yığınla renkli , ambalajlı oyuncak sunan ebeveynler çocuğun iyiliğine çalışmıyor demektir. sözüm meclisten dışarı :phazır oyuncakların hayalgücünü sınırlandırdığı yetmiyormuş gibi üstüne üstlük çocuklarda "ben bundan sıkıldım , bana yenisini al" , "ayşe 'de , Oytun'da ondan var , bana da al " şeklinde zırlamalara , eğer alınmaz ise de ebeveynde sinir harabiyetine sebep olur, ebeveynler sorunu kendilerinde bulmadığından pediatrist kapıları çalar durur , aldıkları cevap çocuğunuz "hiperaktif" olduğunda içlerine su serpilir aman canım bizimki hiperaktifmiş .. neymiş hiperaktiflik ? bakınız türkçesinde saklı , çok enerjik. ne yaparız enerjik çocuğa? dışarı çıkartıp koştururuz değil mi? sabredin bağlıyorum :pevde oturtup eline verdiğimiz renkli, hareketli malzemeyle içimizi rahatlattığımız ve fakat çocukta bir nebze ilerleme kaydettirmeyen başımızdan savmamıza yarayan objeye oyuncak denir , denilebilirse tabi

yeni işlerin fotoğrafları























bu da bonus olsun:)